13 Eylül’de 22 yaşındaki Saqız’lı Kürt kızı Jina Emini’nin Tahran polisi tarafından “uygunsuz giyindiği” gerekçesiyle gözaltına alınması, ardından da fiziki ve psikolojik işkence sonucu öldürülmesi İran’da bomba etkisi yarattı.
Jina’nın hunharca katledilmesi en başta Doğu Kürdistan halkını ayağa kaldırdı. 19 Eylül’de Doğu Kürdistan’da başlayan genel grev eylemi dalga dalga İran’ın bütün kentlerine yayıldı. Bir Kürt kızının rejim tarafından öldürülmesi İran’daki bütün hakları; Azerileri, Belucileri, Farsları ve Arapları 42 yıllık despotik rejimin baskılarına karşı birleştirip sokaklara döktü. Batı ülkelerinde yaşayan Kürtler ve İranlı muhalifler meydanlara çıkarak İran baskı rejimini protesto eden gösteriler yaptı. İran İslam rejimi tarihinde ilk kez bir Kürdün öldürülmesi diğer halkları harekete geçirerek rejim karşıtı topyekun bir harekete yol açtı.
Bu direnişte dikkat çeken diğer bir nokta kadınların etkisi ve rolü. Rejimin bir Kürt kızını işkenceyle öldürmesi, Kürt ve İranlı kadınların en ön safta mücadeleye katılmalarına yol açıyor. Rejim karşıtı protesto eylemlerinde “Jin, Jîyan, Azadî” sloganının ön plana çıkması kadınların direnişteki etkisini gösteriyor. Kürt kadınlarının protesto amaçlı saç kesme eylemi bütün dünyada yankı uyandırdı ve bir trende dönüştü. Dünyanın birçok yerinde kadın sanatçılar, politikacılar ve aydınlar saçlarını keserek Kürt kadınlarının haklı mücadelesine destek veriyor.
Jina Emini: Bardağı taşıran damla
İran halkları, çağdışı otokratik rejimin uyguladığı zulüm, idam uygulamaları, kadınlara reva gördüğü muamele ve ekonomik yoksullaşmaya karşı şimdiye dek birçok toplumsal direniş gerçekleştirdi. Rejime karşı biriken öfkenin patlamasında bu kez Jina’nın öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu.
İran’da halkın bunca öfke biriktirmesine neden olan iki temel etkenden söz edilebilir.
Birincisi ekonomik kriz ve siyasal yozlaşma. İran, tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor. Söz konusu ekonomik çöküşü ifade eden “Mezarların içinde yaşayan insanlar”, “organ satışlarının yaygınlaşması” ve orta alt sınıfın proleterleşmesi gibi olgular yaygınlık kazanıyor. Ülkenin önemli kaynakları silahlanmaya ve rejimin diğer ülkelerde sürdürdüğü emperyal yayılmacı savaşın finanse edilmesinde kullanılıyor. Geri kalan ekonomik varlıklar ise teokratik rejimin dayandığı militarist, istihbarat ve mollalar sınıfı arasında bölüştürülüp tüketilmektedir. Yayılmacı politikalara, savaş ve silahlanmaya giden bu kaynaklar İran halklarının ekmeğinden kesilmekte ve yoksulluğu derinleştirmektedir. Siyasal elitler katında yaşanan hırsızlık ve yolsuzluklar halk kitlelerini daha çok bezdirmektedir.
İkincisi ise ideolojik ve varoluşsal kriz; İran’da toplumu Şeriat düzeninin kuralları ile zapturapt altına almak artık mümkün değil. Başka bir ifade ile Şeriat rejimi ideolojik ve varoluşsal kriz içinde. Bu bağlamda rejimi en çok zorlayan toplumsal kesim kadınlar. Jina Emini’nin katledilmesinin ardından yaşanan gösterilerde kadınların etkisi çok belirgin. İran rejiminin son dönemde kadınlara karşı açtığı savaşın esas amacı, zayıflamakta olan ideolojik dayanaklarını yeniden diriltip hakim kılmaktır. Ahlâk Polisi Devriyeleri’nin genişletilmesi ve sertleşmesi, kadınların çalışma hayatlarının önüne engellerin çıkarılması ve kadınlara karşı idam cezalarına daha çok başvurulması söz konusu ideolojik krizin sonucudur.
Ahlaki ve siyasi meşruiyet krizi içinde olan İran İslam Cumhuriyeti, krizden çıkış adına baskının dozunu artırdıkça farklı bütün toplumsal cinsiyet, etnik ve mezhepsel kesimleri ortak mücadele çizgisinde birleştirerek kendi sonunu yakınlaştırmaktadır.
Şiddet, rejimin gücünü değil güçsüzlüğünü gösteriyor
Jina Emini’nin katledilmesiyle başlayan toplumsal direnişi kırmak için rejim birden fazla yöntemi aynı anda kullanıyor.
Birincisi, “dış güçler” argümanı. İran için dış güçler deyince ABD ve İsrail en başta geliyor ve rejim sözcüleri, bildik ve bayatlamış bu taktik ile İran haklarının haklı isyanını dış güçlerle bağlantılı göstererek direnişin meşruiyetine gölge düşürmeye çalışıyor.
İkincisi, rejim kendi yandaşlarını sokağa çıkartarak muhaliflere gözdağı vermek istiyor.
Rejim, son olarak klasik baskı ve şiddet yöntemleriyle halk direnişini susturmak peşinde. İran’da yaşanan protesto gösterilerinde şimdiye kadar rejim güçlerinin öldürdüğü sivillerin sayısı yüzleri aşarken, binlerce kişinin yaralandığı veya gözaltına alındığı belirtiliyor.
Rejimin protestoculara karşı sergilediği tutum onun güçlülüğünü değil, çaresizliğini gösteriyor. Mevcut sivil direnişin sonucunu şimdiden kestirmek mümkün değil, ancak bu direnişin İran’daki mevcut rejimin yıkılmasında bir kilometre taşı olarak tarihe geçeceğine kuşku yok.
Doğu Kürdistan partileri tarihi bir sınavda
Jina Emini’nin katledildiği 16 Eylül’den bu yana Doğu Kürdistan’da yaşanan protesto eylemlerinde İran Kürdistan Partileri İşbirliği Merkezi’nin ciddi bir inisiyatif aldığı görülüyor. 19 Eylül’de Doğu Kürdistan’da gerçekleştirilen genel grev ve sonrasında Kürdistan siyasi partilerinin etkisini rahatça görmek mümkün.
İran Kürt Hareketi çok köklü siyasal, kültürel ve diplomatik bir mücadele birikim ve deneyimine sahip. Zengin bir tarihi birikimi olan Doğu Kürdistanlı siyasi partilerin mevcut siyasi krizi de doğru yöneteceklerine şüphe yok.
Rejim karşıtı eylemlerin İran’ın tümüne yayılması ve bütün toplumsal, mezhebi ve etnik kesimlerden insanların bu direnişe katılması önemlidir. İran rejimi ancak bu genişlikte bir muhalefetin mücadelesiyle değişir ya da değişime zorlanabilir. Bu süreçteki gerçek tehlike, mevcut geniş muhalefetin dağılması ve Kürtlerin rejim karşısında teke düşmesidir. Rejimin istediği tek şeyin bu olduğuna kuşku yok. Böyle bir durumda rejim ayrılıkçılık argümanıyla toplumu manipüle ederek Kürtleri ezme yoluna gidebilir. Halkımız böylesi bir katliam tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmamalı.
Bu bağlamda yapılması gereken şey; İran’da rejim karşıtı mücadeleye en büyük genişlikte tarafları katmak, şiddetten ısrarla kaçınmak ve Kürtler olarak bu tarihi değişim sürecinde etkin bir rol oynamaktır.
Not: Bu yazının yazıldığı sırada, çağdışı İran rejimi, Kürdistan Bölgesi’ndeki Doğu Kürdistan partilerinin kamplarına roketlerle saldırıda bulundu. Bu saldırılarda çoğu çocuk ve sivil onlarca kişi yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. Yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.