Sıcak Bir Dönemin Tanıklığı; “Babam Şeyh Said” | Kovara Deng | DENG Dergisi
Kapat

 Sıcak Bir Dönemin Tanıklığı; “Babam Şeyh Said”

YazarResmi

Şeyh Said Hareketi, yirminci yüzyıldaki Kürt ulusal mücadelesinde önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Buna karşın, bu harekete ilişkin birinci elden bilgi ve belge yok denecek kadar azdır. Yakın zamanda yayınlanan “Şeyh Said Oğlu Şeyh Ali Rıza Hatıraları; BABAM ŞEYH SAİD” adlı eser Şeyh Said hareketiyle ilgili bilinmeyen ve karanlıkta kalan birçok noktaya açıklık getirmektedir.

Kitabın, dönemin önemli ve önder kadrolarından Şeyh Said’in oğlu Şey Ali Rıza’nın tanıklıklarına dayanması ayrıca önemlidir.

Şeyh Ali Rıza 1898 yılında Erzurum ili Hınıs kazası Kolhisar köyünde doğar. Babası Şeyh Said ve Amcası Hınıs Müftüsü Şeyh Bahaddin’den çok yönlü bir eğitim alır. Şeyh Said Hareketi patlak verdiğinde 27 yaşındadır.  Hareketin içinde siyasi ve askeri açıdan önemli bir rol oynar. Malazgirt Cephe Komutanlığını üstlenir. Halep’te değişik temaslar gerçekleştirir, babası adına İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti’nin başkanı Seyid Abdulkadir ile görüşmelerde bulunur. Şeyh Ali Rıza, Şeyh Said Hareketi’nin beyni olarak kabul edilir.

Şeyh Said’in yakalanmasından sonra Şeyh Ali Rıza yanındaki birçok lider kadrosuyla birlikte önce İran’a, ardından da Irak’a geçer.  Hareketi sürdürmek için dönemin önemli şahsiyetlerinden Seyit Taha, Şeyh Mahmut Berzenci, Simkoyê Şikakî ile değişik temaslarda bulunur. Şeyh Ali Riza Hoybun Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer alır. 1928 yılında çıkan Şeyh Said Vakası Affı ile Türkiye’ye sürgündeki ailesinin yanına döner. 1935 yılındaki ikinci sürgünde ailesiyle Trakya’da Sergen’e sürülür. Şeyh Ali Rıza sürgündeki 10 metre karelik bir odayı çocukları ve yeğenleri için bir eğitim ve bilim merkezine dönüştürür. 1970 yılında hayata veda eder.  Cenazesi Kolhisar’daki aile mezarlığına defnedilir.

Şeyh Ali Rıza 1967 yılında tedavi için gittiği Ankara’da Abdulmelik Fırat’ın evinde kalır. Ankara’da kaldığı bu süreçte yeğeni ve damadı Abdulmelik Fırat, oğlu Fuat Fırat ile gazeteci Doğan Kılıç kendisiyle Kürtçe ve Türkçe uzun bir sohbet gerçekleştirir. Söz konuş/sohbet Abdulmelik Fırat tarafından 4 adet AGFA makaraya kaydedilir ve baskınlarda ele geçirilmemesi için özenle saklanır. Söz konusu ses kayıtları 55 yılık bir aradan sonra uzmanlar tarafından titizlikle temizlenip gerekli işlemlerden sonra dijital ortama geçirilir. Esas meşakkatli iş ise Abdulmelik Fırat’ın iki torunu etnograf Dılhad ve Dılşad Fırat’ın omuzuna düşer. Dılşad ve Dılhad kardeşler çok dikkatli ve yorucu bir çalışma sonucunda ses kayıtlarının çözümünü yapar, ardından kaydın deşifresi yapılır ve konuşmalar belli başlıklar altında toplanıp yorumsuz bir biçimde basılır.

Devlet, Beytüşşebap İsyanı ile ön almaya başlıyor

Şeyh Ali Rıza, kayda alınan sohbetlerinde 20. Yüzyılın başındaki Kürt toplumunun sosyal, kültürel ve politik durumunu bütün yönleriyle ortaya serer. Kürt aşiretlerinin kendi aralarındaki ilişki ve husumetlerini, Türk devletinin Kürt aşiretlerine dönük böl ve parçala siyasetini çıplak bir biçimde ifade eder. Kemalist rejimin halifeliği ortadan kaldırdıktan sonra izlediği politikanın Kürt toplumunda yol açtığı rahatsızlığın altını çizer.  Kürtlerin din adına Rus işgaline karşı mücadelesini,  devletin Dersim’i nasıl fethettiğini çok detaylı bir biçimde dile getirir.

Şeyh Ali Rıza sohbetlerinde Şeyh Said Hareketi patlak vermeden devletin harekete geçtiğini ifade etmektedir. 1924 yılında İhsan Nuri ve Yusuf Ziya’nın kardeşi Ali Rıza’nın içinde bulunduğu bir grup Azadi Cemiyeti üyesi subayın başında bulunduğu askeri birlik Beytüşşebap’ta başkaldırır, ardından da subay kadrosu Irak’ geçer. Bu durum devlete kapsamlı bir direniş başlamadan harekete geçme imkânı verir.

Hükümet gizli gizli Kürtlerin sahip olduğu gücü öğrenmeye çalışıyor idi. Silah sayısını, kuvvetlerini, mallarını, ağalarını tespit etmeye çalışıyordu… Kaymakam bir kağıdı Şeyh Efendi’nin yanına gönderdi ve şöyle dedi ‘Ben buradaki aşiret sayısını bilmek istiyorum, silahlı asker sayını bilmek istiyorum’ dedi.  O zaman anladık, kuvvetlerimizi tespit edip asker gönderecekler üzerimize.”. s.18

Beytüşşebap olayını gerekçe olarak kullanan devlet Azadi Cemiyeti ve kadrolarına karşı harekete geçer.  Azadi Cemiyeti lideri Miralay Halid Bey ile Bitlis Vekili Yusuf Ziya Bey tutuklanarak Bitlis’te cezaevine konulur. Bir süre sonra Şeyh Said’in ifadesine başvurulur. Çember gitgide daralmaktadır. Bu tehlikeyi gören Şeyh Said gelişmeleri Kürt ileri gelenleriyle değerlendirmek ve yeni bir hareketin altyapısını hazırlamak üzere yola çıkar.

Ancak devlet Piran’daki provokasyonla öngörülen hareketin erken doğumuna neden olur.

Efendi geldiği zaman Kürtler hareketi başlattılar Darahine’yi aldılar, Celalsu’yu aldılar, Palu’yu aldılar, Maden’i aldılar, bunlar işgal edilince hata oldu gitti… Güya Şeyh Efendi için, Şeyh Efendi’yi tutsak ettiler, bunlar da kalktılar kıyam yaptılar…” s.35

Böylece Şeyh Said kendini alt yapısı yeterince hazırlanmayan erken bir hareketin başında bulur.

Yenilginin nedenleri

Şeyh Ali Rıza, hareketin planlanandan önce başlamasına rağmen koşulların ilk başta Kürtlerin lehine olduğunu, ancak başka faktörlerin devreye girmesiyle hareketin yenilgiye uğradığını anlatıyor.

15 bin asker vardı Türkiye’de, tek bir asker kalmadı hepsi esir düştü.” S.30

Böyle olduğu içindir ki Kürtler birkaç gün içinde Genç, Palu, Bingöl, Elazığ, Maden gibi önemli merkezleri ele geçirebildiler.

Yenilginin birinci faktörü Fransa desteği.

Sonra Fransız yol verdiler, Fransız yol verince 120 bin asker seferberlik ilan ettiler…”s.30

Şeyh Ali Rıza’ya göre Fransızlar yol vermese, Türk ordusunun isyan bölgesine ulaşması için Bağdat demiryolunu kullandırtmasa, işin rengi farklı olacaktı. Çünkü bölgede güçlü bir asker olmadığı gibi, batıdan askerin bölgeye geçmesi için başka bir yol da yoktu.

İkinci faktör Kürt ağa ve şeyhlerin tutumu.

Daha da önemlisi kimi Kürt ağa ve şeyhlerinin devletin hareketi bastırması için yaptıkları ısrarlı çağrılardı. Üstelik bu çağrıyı yapanların çoğu değişik nedenlerle kaçaktı ve devlet tarafından aranıyordu, bu çağrılarla devlete yaranarak af edilmeyi umuyorlardı.

Ağalar ve Şeyhler tarafsız kalsaydılar o bile yeterliydi, telgraf göndermeselerdi yine yeterliydi…” s.36

Üçüncü faktör Şeyh Said’in yakalanması

Şey Ali Rıza’ya göre; “Şeyh Efendi yakalanmasaydı hareket yine başarıya ulaşırdı…” s.33

Ve dördüncü faktör Binbaşı Kasım’ın ihaneti

Binbaşı Kasım, Şeyh Said ve Cibranlı Xalid ile olan akrabalık bağını kullanarak, askeri birikimi sayesinde ve zekice yöntemlerle hareketi provoke etmekte nemli bir rol oynadı. Son olarak Şeyh Said’i değişik taktiklerle yönlendirerek kendi bölgesi Varto’ya getirtti ve beklenmedik bir anda onu yakalanmasını sağladı ve böylece harekete son darbeyi vurdu.

Amaç Mücadeleyi yeniden başlatmak

Şeyh Ali Rıza hereketin yenilgisinden sonra yanındaki birliklerle İran sınırını geçip oradan da Şemdinli sınır noktasına ulaşmayı hedefler. Amaç orada bulunan Sımko, Seyid Taha ve Seyid Abdullah’ın güçleriyle birleşerek mücadeleyi yeniden başlatmaktır.  Ne var ki gelişmeler başka yönde gelişecektir. İran sınırını geçişten sonra İran askerleriyle yaşanan çatışmada 27 direnişçi öldürülür. Şeyh Ali Rıza ve arkadaşları uzun süre tutuklanır, paraları alınır, soyulur, büyük eziyetlere uğrar.

Serbest bırakılan Şeyh Ali Rıza İran ve Irak’taki  farklı Kürt kesimleriyle buluşarak, önemli olaylara tanıklık eder.

Tarihi zamanlara tanıklık

Şeyh Said Hareketi’nin patlaması ve yenilgi süreci Ortadoğu ve Kürdistan’da kader anlarının yaşadığı bir zamana tekabül eder. İngilizler ve Fransızlar Ortadoğu’yu yeniden paylaşım mücadelesini yürütmektedirler.  Türkiye, İran,  Irak ve Suriye arasında bölüşülen Kürdistan ise kaynayan bir kazan gibi çalkalanmaktadır. Kürtler dört parçada mücadele için ayağa kalkmış,  varlık yokluk mücadelesi vermektedirler. Sorun şu ki aralarında arzulanan bir birlik yoktur ve enerjilerini sonuç alıcı hedeflere yöneltecek bir programdan yoksundurlar.

İran’da Sımko, Seyid Taha, Seyid Abdullah, Abdurrezak Bedirhan; Irak’ta Mahmud Berzenci ve Barzaniler ulusal özgürlük için çok yönlü bir arayış içinde, kendilerine bir yol bulmaya çalışmaktadır.

Kuzey Kürdistanlı kadrolar ise Suriye’de Hoybun çatısı altında bir araya gelmek için yoğun bir biçimde tartışıyorlar.

Şeyh Ali Rıza tam da bölgenin kaynadığı ve Kürtlerin her yerde ayağa kalktığı bir dönemdeki tarihsel olaylara tanıklık etme imkanı bulur. Bütün Kürt liderleriyle tanışmak ve etkileşimde bulunma fırsatı yakalar.  Onun Mahmud Berzenci’yle karşılaşmasına ilişkin gözlemleri etkileyicidir.

Bana dedi ki Şeyh Said Efendi sadece sizin babanız değildi, hepimizin babasıydı. Çok musibet başınıza geldi, dedi. Siz perişan oldunuz Irak’ta, ben de o vakit çölde idim, elimden bir şey gelmiyordu… Gözlerinden biraz yaş geldi, ağlıyordu…” s.67   

Fransızların talihsiz rolü üzerine

Fransızlar 1925 yılında Türk ordusunun demir yoluyla geçişine izin vererek Şeyh Said Hareket’inin yenilgisine yol açmakla kalmadılar, aynı zamanda kendi kontrollerindeki Batı Kürdistan’da  (Rojava) Kürtlere, onların örgütsel faaliyetlerine büyük engeller çıkardılar.

Şeyh Ali Rıza Hoybun’un kurucusu olduğu halde Fransızlar onun Hoybun kongresine katılmasını engeller. Şeyh Ali Rıza’ya göre bu işte Celadet Bedirxan’ın da rolü vardır. Ancak başka örnekler de gösteriyor ki Fransızlar işin başından itibaren Kürtlere karşı tutum alarak Türkiye’ye destek verdiler.

Şeyh Ali Rıza’nın sohbetinde önemli tespitlerden biri de Seyit Rıza’ya ilişkin olanıdır.

Akıllıydı, Seyid Rıza hepsinden cesurdu, metindi… Yakalanırken servetini soruyorlar; iki kuruş gümüş parayı masanın üstüne koyuyor ‘servetim budur’  diyor…”

Şeyd Ali Rıza ile yapılan uzun boylu sohbet bir bütünlük içinde akmıyor ve belirli kopukluklar içeriyor olsa bile dönemin sıcak olaylarına ilişkin çok değerli bilgiler sunuyor. Kürt tarihine ilişkin çokça eksikliğini hissettiğimiz bilgi ve belge yoksunluğunu bir parça gideriyor ve geçmişe ilişkin taşları yerli yerine koymamıza imkân sunuyor.

Abdulmelik Fırat’ı anmak

Hiç kuşkusuz Abdulmelik Fırat olmasaydı, ne söz konusu ses kayıtları alınır, ne de biz bugün böyle değerli bir kaynağa sahip olurduk. Öte yandan benim Sayın Abdulmelik Fırat ile çok anlamlı bir ortak mücadele deneyimim var. 2002 yılında HAK-PAR’ı Sayın Abdulmelik Fırat başkanlığında kurduk ve dört yıl boyunca onun başkanlığında yönettik. Sayın Abdulmelik Fırat’la tanışmak ve derin deneyimlerinde faydalanmak benim için eşsiz bir fırsat oldu. Sayın Abdulmelik Fırat, Kürt hareketinin kurucu babalarından Şeyh Said’in mücadele geleneğini yaşamı boyunca üst düzeyde temsil etti ve yaşattı. Bu vesileyle Sayın Abdulmelik Fırat’ı bir kez daha saygıyla anmayı bir borç biliyorum.

Elbette teşekkürün büyüğü Dılhat ve Dılşad Fırat’a.

Elinize sağlık.

Yolunuz açık olsun.

Dılşad Fırat-Dılhad Fırat, Babam Şeyh Said: Şeyh Said’in Oğlu Şeyh Ali Rıza’nın Hatıraları, 40 Kitap Yayınevi, Ankara, 2022.