Demokrasi Ne Değildir | Kovara Deng | DENG Dergisi
Kapat

Demokrasi Ne Değildir

YazarResmi

              Neyin olacağını görmek için neyin olmayacağına bakmak lazım diyen Demirel’in bu özlü sözüyle başlamak istiyorum. Neyin demokrasi olmadığını vurgulamak için demokrasinin en yalın manada ne olduğuna ya da ne olması gerektiğine vurgu yapmakta yarar var. Yazının ilk cümlesinden hareketle kısaca belirtmek gerekirse demokrasinin ne olduğunu görmek için ne olmadığına bakmak lazım.

Demokrasi ne değildir sorusunu tartışmadan önce başka açılardan demokrasinin tanımına bakalım. En genel anlamda demokrasi, yönetimde çoğunluğun esas alındığı; ortak yaşama kurallarının yasal ve yönetsel kaidelerle belirlendiği; azınlıkta olanların haklarının kesin hatlarla güvence altında olduğu ve bütün uygulamaların kurumsal yapılar ve ortak teamül ve değerlerle korunduğu; demokratik katılımın ve çoğulcu yapının özenle benimsendiği; farklılıkların toplumsal renklilik ve zenginlik sayıldığı; siyaset ve devlet yöneticilerinin her türden ayrımlılığa saygılı ve erdemli davrandığı; her bir kıstası, devlet, siyaset ve sivil alan tarafından kollanan bir yönetim biçimi yahut yönetsel bir sistemdir. Demokrasinin basmakalıp bir tanımı da şudur: Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık. Başka bir klişe tanımı da şöyledir: Halkın kendi kendini yönetmesi. Bir tanım da Goerge Bernard Shaw’dan aktaralım. Show’a göre: Demokrasi, hak ettiğimizden daha iyi yönetilmeyeceğimizi garanti eden bir sistemdir.

Mesela sadece demokrasinin çoğunlukçu ölçütü esas alındığında, millet egemenliği demokrasi değildir. Tek başına millet egemenliğiyle demokrasi yaşatılamaz, geliştirilemez. Zira millet; genel bir kavram olsa bile katmanlardan, değişik çıkar gruplarından, sınıf ve tabakalardan, inanç, etnik köken, cinsiyet ve daha pek çok farklı kimlik ya da eğilimden meydana gelmektedir. Çoğunlukçu ölçüt, ancak bu cümledeki başkalıklara (farklılıklara) saygıyı esas alarak uygulandığında demokrasiden söz edilebilir. Çoğunluğun azınlıkta kalanların haklarını denetlediği, azınlıktakilerin haklarına yön verdiği hiçbir sistem demokrasi olamaz. Mesela özgürlüğün bir kesim veya kimi kesimler için işlediği sistemler demokrasi değildir. Mesela güçlülerin giderek güç devşirdiği, demokratik ortamı basamak olarak kullandığı, kudretli ve kuvvetli olanların kendilerine yeni etki alanları açtığı sistemin adı demokrasi değildir. Örneğin iktidar erkini elde etmek için sürekli yeni yöntemler arandığı, yerleşik teamüllerin hiç yerinde görüldüğü, seçim sistemleri ve ittifaklar konusunun yeniden ele alındığı, kimi kesimleri avantajlı kılmak için seçim barajlarının konduğu ya da kaldırıldığı sistemlerin de adı demokrasi değildir. Kısacası demokrasi çoğunluğun egemenliği, tahakküm aracı veya çoğunluğun otoriter yapıya meyletmesi değildir. Hatta bir yönetimin, otoriter yapıya meyletme kanallarını açık tutma eğilimi dahi demokrasi için büyük bir tehdit ve risk içerir.

Ayrıca elitlerin, zenginlerin, kudretli ve kuvvetlilerin norm koyduğu, kural ve kaideleri belirlediği sistemler demokrasi değildir. Söz gelimi bir sınıf ya da zümreye imtiyaz sunan, bir sınıf ya da zümrenin her türden istismarına geçit veren sistemin adı demokrasi olmaz. İnanç alanına ait olanlarla milletin tümünü ilgilendiren milli olanlar gibi toplumsal hassasiyetler üzerinden siyaset yapanlara, istismara yeltenenlere izin veren sistemin adına demokrasi denemez. Her türden istismarın fırsat bulduğu, güç devşirdiği hiçbir sistem, demokratik sistem olarak kabul edilemez. Mesela kendisini (demokrasi) basamak haline getiren, onu (demokrasiyi) sıçrama tahtası olarak kullanan sistemlerin adı da demokrasi değildir. Yeterli çoğunluğa sahip olunsa bile toplumun bütün kesimlerine sormadan, onların öneri ve görüşlerini almadan, katılımlarını sağlamadan kanun çıkarmak, demokrasi değildir. Toplumsal desteği ne olursa olsun bir kimsenin ya da hükümetin oldubitti yaparak, ben istedim yapıyorum diyerek toplum içindeki oranları az olsa bile başka kesimlerin hakkını, hukukunu sınırlaması demokrasi değildir. Hele çoğunluğun azınlıktakilere tabi olması, azınlıktakilerin talepleriyle çoğunluğun iradesinin rehin alınması hiç demokrasi değildir. Demokrasi; kuvvetler ayrılığına dayanan,  yetkileri kullanmak bakımından her bir kuvveti özgür kılan, toplumun denetimine açık, dengeleme ve denetleme mekanizmaları işleyen hem çok sade hem de karışık bir sistemdir. Demokrasilerde toplumsal kesimler için özel hukuk olmayacağı gibi, ikili hukuk da olamaz.

Çoğunluğun istediği gibi kurumları yönetmesi demokrasinin gereğidir ama çoğunluğun geri kalan toplum kesimlerine ayar vermesi, onların hayatını şu ya da bu şekilde tasarlaması, kimi toplumsal katmanların özgürlüklerini sınırlaması ya da kısıtlaması demokrasi değildir. Adama göre tahammül gösteren, adama göre hoşgörü olan, adama göre ifade ve anlatım özgürlüğü tanıyan, isme bakarak görüşleri kıymetlendiren ya da görüşleri kıymetsiz sayan sistem demokrasi değildir. Mesela toplanma, yürüyüş ve gösteri gibi hakların, otoritenin keyfine göre engellendiği düzen, demokratik düzen sayılamaz. Siyasilerin ya da otoritenin, farklı toplum kesimlerini veya yurttaşları istediği gibi yaftaladığı ve topluma ya da yargıya hesap vermediği sistemler demokrasi değildir. Yargı karşısında bir tek kişiye bile imtiyaz tanıyan sistemler de demokrasi değildir. Yargının iktidara veya iktidar erkini elinde bulunduranlara göre karar aldığı sistemler de ne yazık ki demokrasi değildir.

Rayına oturtmak, yoluna sokmak istediğiniz şey demokrasi olunca daima ileriye bakmak, ilerisini düşünmek, geleceği kurgulamak gerekir. Zira biliyoruz ki arkasına bakanlar, önlerini göremezler. Demokrasi ve demokratik değerler de arkamıza bakarak geliştirilecek, ilerletilecek işlerden değil. Yapısal dönüşüm gerektiren bu alan, sürekli ve kesintisiz gelişim göstermeli, geleceği hedeflemelidir. Bu işin başkaca bir çıkar yolu yoktur.

Nasıl ki birden çok parçadan oluşan ve herhangi bir parçası bozulan makine işlevsizleşebiliyor veya işe yaramaz hale gelebiliyorsa, demokrasinin de temel ölçütlerinden birinin ya da birden fazlasının işletilmediği sistemler de demokrasi yönünden iş göremez ya da işe yaramaz olabiliyor.

Yıllar yılı gelişerek çoğunlukçu, çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi, katılımcı ölçütler ve şeffaflık, açıklık, önceden bilirlik gibi sonradan eklenen kıstaslara dayanan demokrasi; günümüzdeyse bu kıstaslarla birlikte kayıtsız şartsız bir biçimde farklılıklara tahammülü ve farklılıkların farklılıklarıyla beraber var olma ve kendilerini geliştirme hakkına saygı gösteren yönetsel bir sisteme eviriliyor. Bu değerlerin tamamı bir aradayken ve eksiksiz uygulanırken demokrasiyi karmaşık yaptığı kadar çekici ve vazgeçilmez kılıyor. Demokrasi çemberinin içindeki her bir kıstastan önce ya da sonra gelen herhangi bir kıstas yoktur, olmamalıdır. Söz konusu kıstasların her biri olmazsa olmazdır, tek ve biriciktir hatta feragat edilmez ve dokunulmazdır.

Demokrasi, hareket tarzı ve düşünüş şekli yönünden toplumdaki bireylerin ekseriyetinin zihninde iz bırakmalı, yaşamlarını etkilemelidir. Bunun için ailede demokrasi, okul ve okul yönetimi alanında demokrasi, örgütsel yapılarda demokrasi, parti içinde demokrasi, devlet organları ve kurumlarında demokrasi şiarı; en geniş manada tesis edilmeli, korunmalı, kollanmalı ve dokunulmaz kılınmalıdır. Hiç kuşku olmasın ki zihinlerde iz bırakan, hareket tarzlarını derinden etkileyen hiçbir şey, kolay kolay gündemden düşmez, hafızalardan silinmez.

Diğer yandan demokrasi ve demokratik ortam, mukaddes sayılan din alanı kadar dokunulmaz olmalıdır. Zira dinlerin de kendilerini en iyi ifade ettikleri sistemler, gerçek manadaki demokrasilerdir.

Demokrasi dışı alanı güçlendiren her şey demokrasiyi zebun bırakır. Mesela demokrasi yerelle evrensel arasına sıkıştırılamaz, avantajlar ve dezavantajlara kurban edilemez, şu ya da bu saik nedeniyle ertelenemez, şuydu buydu bahanesiyle engellenemez. Örneğin kurum ve kurallara dayanmayan bir sisteme demokrasi denemez. Eğer zor zamanlarda feda edilen ilk şey o olacaksa o şey de demokrasi değildir. Demokrasi için ne geleneklere karşıtlık ve ondan kopuş gereklidir ne de politik, kültürel alanların tamamının dönüşümü ve değişimi. Demokrasi eskiyi yermeden, yeniyi methetmeden; geleneğe gerici demeden, modernliği ilerici saymadan; ille de bir şeyi başka bir şeyin karşısına veya önüne koymak zorunda kalınmadan, hak, hukuk, adalet, hoşgörü, erdem gibi kavramları olmazsa olmaz sayan yönetsel sistemin adıdır.

Kolektif düşünüşü ret eden, kolektif fikir ocaklarını ötekileştirilen, fikir atölyelerini gereksiz sayan her itiraz, demokrasinin kurumsal nitelik sağlamasını zorlaştırır. Tam aksine genel demokrasi için kuluçka sayılan yerel demokrasiler ve program ve proje ocakları her zaman dinamik tutulmalı, buralardaki fikri üretimler teşvik edilmelidir. Çevre  etkisinin demokrasiler üzerindeki olumlu ve değiştirici, dönüştürücü katkısı mutlak suretle sağlanmalıdır. Çeper-merkez ilişkisinde merkezin çepere değil, çeperin merkeze baskısı esas alınmalıdır. Bunun için de her zaman çeper, merkeze baskı yapacak kadar güçlü olabilmelidir. Yerellik, buralı olmak hali, bizim gerçeklerimiz, biz bize benzeriz gibi mazeretlerin tümü, bilinmelidir ki bilinçli geliştirilen bir politikanın aşamalarıdır ve imtiyazlı zümrenin çıkarınadır.

Sayısız ölçünün demokrasinin var olduğunu gösteren en önemli bölümü, yani omurgası her türden farklılıklara tahammül ve saygıdır. 

Bir ülke ya da toplulukta kurumsal yapılar, politik şahsiyetler, hükümet edenler ve yerel yöneticiler erdemliliği ve onurluluğu esas almıyorlarsa orada demokrasiden söz edilemez. Aynı zamandan yerleşik değerlere, tarih ve kültüre, geleneklere saygılı olmayan sitemler demokrasi değildir.

Özetle, demokrasi için kullanılacak en tılsımlı sözcük hoşgörüdür, en tılsımlı cümle de her türden ayrımlılığa (farklılığa) saygıdır.

Son cümle yerine: Demokrasinin yukarıdaki tanımlarının yanına her türden farklılığa saygı ve erdemli olmayı koymayan hiçbir sistem tam manasıyla demokratik sistem değildir ve bu iki değeri flu hale getiren her demokrasi eksik ve yaralı olur.