Kavram, işlev ve pratik yönden iş ve güç birlikleri* | Kovara Deng | DENG Dergisi
Kapat

Kavram, işlev ve pratik yönden iş ve güç birlikleri*

YazarResmi

“Benim yazı yöntemim, beni kim dinliyor diye meraklanmaktan çok, yüksek sesle düşünmeye ve kendi keyiflerimi izlemeye dayanır.” İngiliz deneme yazarı De Quincey

İnsanlığın şu zamana kadarki en iyi buluşlarından olan örgüt olgusu; birlik, ittifak, bir ve beraber olma, birlikte hareket etme düşünüşü, iş ve güç birliği kavramlarının ilk basamağıdır. Her ikisi de hem örgütlülük hem ittifak, ekmek ve su kadar gereklidir. Kavramsal olarak örgüt, her türden birliklerin ve ittifakların kuluçkası (doğduğu yer) ve prototipidir (ilk örneği). Bir insanın, başka bir insanla aynı amaçlar doğrultusundaki sürekli ilişkisi, en asgari düzeydeki örgütlülük biçimidir. Bölümün teması ve genel akışındaki içerikler nedeniyle yazıya başlarken insanların ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmesini, anlaşmasını, uylaşmasını, bağlaşmasını, güç ve enerjilerini ortaklaştırmasını oldukça önemsediğimi, gerekli ve yararlı bulduğumu belirtmek istiyorum.

İttifakların benzeştirici ve aynılaştırıcı etkisi

İster bizatihi seçim ister dayatma olsun, birlik süjesini (konu, mevzu) detaylandırmadan önce düşün alanındaki çeşitliliğe, farklıklara, ifade ortamının rahatlığına, fikri zenginliğe özellikle yollama yapan Michel Foucault’un bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir, cümlesiyle giriş yapmak, sanırım yazının başlığıyla ilişkisi bakımından doğru bir alıntı olacaktır. Diğer yandan yazıda izleyeceğim güzergâh boyunca birlik ve ittifak kavramlarını, birbirinin yerine veya birbiriyle sıkı ilişkiler bağlamında ele alacağımı belirmekte yarar görüyorum. Birden fazla kişinin ya da kurumun anlaşması, uyuşması, bağlaşması veya bir konu hakkında oy birliğine varması anlamına gelen ittifak ile bir ana düşünce çevresinde toplanmak ve belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş siyasal yapı veya örgüt demek olan birlik kavramlarını aynı manada kullanacağım.

İtiraf etmeliyim ki Küresel Egemenlik Sistemi’nin on bin yıllık birikimi, deneyimi, yönetim ve denetim aklı karşısında, hiçbir şey bilmediğimi, öğrendiğim her şeyin yetersiz kaldığını ve hata bilişlerimin bunca geçmişi anlama ve kavramaya yetmediğini düşünüyorum. Bu yüzden yazı boyunca sorduğum soruların yanıtlarını bulmak gibi bir dert taşımıyorum. Söz gelimi her türlü uzlaşmayı reddeden devrimci birlik anlayışı mı, toplumsal uzlaşma konusuna önem veren özünde devrimci olan değişimci, evrimci reformist yaklaşım mı, sorusunun cevabı, benim zihnim yönünden her zaman değişiklik gösterecektir. Çoklukla dinamiklerin iradesiyle ilişkili olan birliklerin hangisi daha gerçekçi ve birlikçidir; hangi birlik savunusu daha doğrudur; birlik kapsamı ne olmalıdır, kapsam ne olunca yarardan çok zarar getirir gibi soruların cevabı da… Birlik, bir miada bağlı iş ve güç birliği adımı mıdır yoksa yapılacak işlerin zirvesi ve son durağı mıdır? Anlamlı bir silsilenin herhangi bir evresi midir yoksa kalıcı ve tek bir evre midir? Bir amacı hedefleyen bir araç mıdır yoksa bağımsız bir eylem, önceden tanımlanmış bir hareket midir? Birlik meselesinin karmaşık yanı nedeniyle bu gibi soru cümleleri, yazıya katkı amacıyla özellikle ele alınacaktır.

Ulaşılmak istenen ortak şeyler uğrunda daha güçlü işbirlikleri ve siyasi adımlar atmak amacına matuf olan birlik kavramı, zaman zaman hatta çoğu zaman benzeştirme, tekleştirme ve aynılaştırma tehlikesi içermektedir. Zira birlikler, kendilerini ortaya çıkaran dinamikler gereği belli konularda aynılaşma, hiç olmazsa yakınlaşma ve ortaklaşma projeleridir. Bu açıdan bakılınca özgürlük uğrundaki birlik veya ittifak, özgürlüğe dair çeşitliliği; demokrasi ortak şiarıyla oluşturulan herhangi güç birliği, demokratik ortamın zenginliğini olumsuz yönde etkiliyor. Hangi amaçla yapılırsa yapılsın birlik veya ittifak; bir toplumun düşünce zenginliğine, siyasal renkliliğine ve toplumsal farklılıklarına olumsuz yönde etki yapmamalıdır. Her türlü birlik ve ittifak; özgürlük, demokrasi, insan hakları, hak ve hukuk alanını zayıflatan hedefler taşımamalıdır. Amaçlar ve koşullar ne kadar kutsal ve önemli olursa olsun ittifaklar, iş ve güç birlikleri benzeştirme ve tekleştirme aracına dönüşmemelidir. İster yatay olsun ister dikey, birlikler geçici ve kısa vadeli değillerse ve herhangi bir amaca odaklanmamışlarsa bireyleri, kadroları ve siyasi yapıları, değiştirici, dönüştürücü, başkalaştırıcı özellikler taşırlar. Özetle; birey topluluk, birey birlikte hareket eden odaklar dengesi iyi kurulmalıdır.

Çoğu zaman birlik dinamiklerini tartışıp en iyilerini, taraflara dair en ortak yanlarını ayıklamak ve üzerinde uzlaşılarak elde kalanları bir programa dönüştürmek, neredeyse birlik amacı kadar önem arz etmektedir. Burada yürünen yol, amaçlanan hedeften daha önemli hale geliyor. Söz gelimi, siyasal süreçlerin tarafları bazen de kendi seçimleri olmayan kimlikler üzerinden ayrışıyor ve buna göre roller oynuyor. Anlaşma, uyuşma yolunda, iş ve güç birlikleri ortak ekseninde, kendisi seçim olmayan değerler, secimden öte bağnazca bağlandığımız aidiyetlere dönüşüyor. Bununla birlikte, birlik dinamikleri, çoğunlukla sahte ve yapay gündemler üzerinden ilerliyor, tanımlanıyor, gündem ya da konu oluyor. Böyle böyle önemli bir iş, konuşulmasa da olur mevzu haline geliyor.

Birlikler kesinlikle büyük ölçüde dikey çıkarlara, iktidar hedefine göre sağlanmalı, böylece içindeki bireyleri, yapıları, kurumları değiştirmek, dönüştürmek yerine, uğrunda mücadele ettikleri toplumları, bölgeleri, coğrafyaları, hatta daha iddialı bir cümleyle söylemek gerekirse dünyayı değiştirir ve dönüştürürler. Birlikler bir yandan her türden renkliliği ve çeşitliliği zenginlik ve gereklilik saymalıdır. Bir yandan da geçici hedefler, sınırlı sayıdaki çıkar veya amaçlar uğrunda olmalıdır. İttifak veya güç birliği, farklı olanın kolektif tavrına, birlikte hareket etmesine, birden çok yapının örgütlü mücadelesine göre yapılmalıdır. Sorun ya da konu ne olursa olsun toplum alakalı işlerde özgürlük ve demokrasi alanı titizlikle korunmadıkça her türlü amaç karartılır veya sapma tehlikesi gösterir.

Unutmamak gerekir ki kalıcı birlikler; dönüştürücü, benzeştirici, değiştirici ve başkalaştırıcıdır. Mecazen söylemek gerekirse iş ve güç birlikleri, büyük balıkların küçükleri yutmadığı, küçük balıkların serbestçe avlanıp beslenebildiği ortamlar olabilmelidir. Her birlik girişimi, bazı şeyleri benzeştirmek için bir göstergedir. Hakeza aynılaştırmak, toplumdaki farklılıkları, birlik söylemiyle yok etmektir. Keskin ve köşeli bir ifadeyle söylemeliyim ki, hassasiyetler yaratma ve bunlar etrafından birlikler oluşturma çabasının esas nedeni, günü geldiğinde ve toplumun tamamının kontrolüne ihtiyaç duyulduğunda o hassasiyetleri kullanabilmektir.

İttifakın demokratikliği, amacı, içeriği ve hedefi, ne kadar çok birlikçi olduğumuzdan önemlidir

İttifakın, iş birliğinin hem dinamikleri hem de hedefleri bakımından bir düzeni olmalıdır. Bu düzen sacayak gibi düşünülebilir. Ayaklardan biri birlik yapılarının her hal ve şartta kendilerini devam ettirebilmeleri ve güçlerini korumalarını garanti etmelidir. İkincisi, farklı olanlar farklılıklarını korumalı ve karşı yakadaki birlik ilişkilisiyle eş ve eşit görülmeli, üçüncüsü, iş ve güç birlikleri mutlaka önceden ilan edilen amaçlara ve süre aralıklarına, yani miada bağlı kalmalıdır. Bu üçlü dizi, güven ve saygı ekseninde ilerletilmeli, kolektif biçimde korunmalı, iş birliği yapılarak topluma sunulmalıdır. Zira iş ve güç birlikleri, özleri itibariyle kamusaldır, bir tarafında yığın veya kitle dediğimiz halk vardır. Toplumun faydasına ortaya çıkan her türlü eylem, amaç ve kitle çizgisindeki politika, birliğin bütünü ve öngörülen hedefler için olmalıdır. Yukarıdaki parçalardan her biri birlik söyleminin spesifik(özellikli) tarafını ve özel bir yanını oluşturur. Görev ve roller yönünden birini diğerinin önüne koymak yahut bir tarafı, karşı tarafa öncelemek, birliği manalandırmak, ittifakı özel bir amacın aracına dönüştürmek olur.

Birliği parçalar ve ilişkili bölümler halinde ele aldığımızda konuyu anlamak ve kavramak,  söylem düzleminden, pratik alana geçiş yönünden daha kolay olur. Böylelikle birlik, dar anlamıyla siyasal-statik parça, eylem, siyasal-dinamik öğe ve kitle ya da halk da siyasal kararların koruması ve gölgesi altında büyüyen apolitik, yarı politik taraf olarak incelenebilir. İttifakın ya da birliğin statik, yani duruk olan, gelişme ve ilerleme göstermeyen tarafı her zaman sorundur, sorunludur.  Ancak bunun üzerinden sofistik bir şekilde birbirine alternatif olarak ayrılan ve birbirini dışlayan karşıtlıklar yaratmak daha problematik alan ortaya çıkarır. Söz gelimi birliğin/ittifakın karşısına eylemi ya da eylemin karşısına birliği koymak veya halkı veya kitleyi, kitlenin isteklerini birliğin karşısında göstermek; birliği de halkın, yığının karşısında, halkı, kitleyi eylemin, eylemi de kitle veya halkın karşısında konumlandırmak her hal ve şartta yanılgı ve yanlış olur. Burada halkın gerçekçi istemleri, muhakkak tayin edici olmalıdır. Birlik kavramına ilişkin ayrıştırmaların siyasal anlamı, siyasal bütünün, bir ve tek olmanın ortadan kaldırılması ya da en azından görece hale getirilmesidir. Farklı olanın korunması, kolektivist anlayış içinde sağaltılmalıdır. Aslında eylem veya amaç, bizatihi hem birlik hem de gerçekçi talepler içermesi koşuluyla hem halk içindir hem de halkın kendisidir. Aynı ölçüde, eylem ve hareket olmasaydı hem bugünkü birlik (siyasal birlik dışındaki anlamda) hem de bugünkü halk (ittifakın -iş ve güç birliğinin- öznesi olarak) yalnızca hayal edilebilirdi.

Toplumun çıkarlarını gündemde tutan ve siyaset düzenini devam ettiren öğelerin ittifak süreçleri üzerindeki etkileri, oldukça ağırdır. Birlik olasılığına artan inançsızlığın ve bunun başarısına ya da sürdürülebilir olmasına duyulan güvensizliğin sonucu, ortaya çıkan iki alanın tercihen yer değiştirebilir olmasıdır. Konsensüs alanı ve asgari müştereklerde ortak hareket etmeye dair farklılıklar alanı nedeniyle kendini gösteren insanlığın bölümlenmesinde, doğal olarak alanlar, kıtalar, sahalar, parçalar, raflar vesaire oluşur. Eylem politikası alanı, kendine özgü patikada siyasi yaşamın en diri alanıdır. Birlik sahasında çoğu zaman niyetler ve gönül kabına ait istekler işe yaramayan kavramlardır. Taraflar; birleşik çıkarlara, benzerlik cemaatlerine, topluluklara ve gruplara, farklı olana bağlılık taassubuna rağmen şartlar ne olursa olsun bir araya gelip ortak davaya, ortak amaca odaklanmalıdır. Sarsıntılara, ani geri dönüşlere, değiştirmelere yol açan her türlü birlik düzeni, sıçrayış, paylaşmak, güç birliği, etki ve hatta devrimci etki gibi yararların hepsinden mahrum kalır.

Adına ittifak denilen bütün bu birleşme ve ayrılıklar, hem bizatihi kendisi hem de iş ve eylemin çabası yönünden, özgürlük ihtiyacını ve aidiyet açlığını eşzamanlı olarak sürdürmeyi ve bu iki özlemin aldatıcılığını, büsbütün gideremese de, onu bastırmayı, soğutmayı ve gizlemeyi sağlar. Bu iki ihtiyaç ya da duygu, iç içe geçer, eylem ve hareket ortamında birbirine karışır. Bu da kendine bir ağ, güvenli bir liman oluşturmak ve anılan ağda veya limanda iş yapmak, çalışıp çabalamaktan ibaret bitkin düşürücü ve doymak bilmez görevde debelenip durmaya yol açar.  Günümüzden kırk beş yıl önce, Kamusal İnsanın Çöküşü adlı kitabı yazan sosyal bilimler profesörü İngiliz yazar Richard Sennett, “politik kategorileri psikolojik kategorilere dönüştüren” bir mahremiyet ideolojisinin yükselişini gözlemlemiştir. Bu yeni ideolojinin olağanüstü sonucu, paylaşılan çıkarların yerine paylaşılan kimliğin geçmesidir. Bizi uyaran Sennett, “Kimlik üzerinde temellenen kardeşlik, kendisinin parçası olmayan herkesi reddeden seçmeli bir gruba duyulan empati haline gelecektir, yabancılar, marjinaller dışlanması gereken varlıklar olup çıkmıştır,” diyor. (Zygmunt Bauman, Akışkan Aşk, s,30) İster yatay ister dikey bölünmenin parçası olsunlar birlikler, bu yolu kısaltmaktan çok, anılan yolu yürüyen bazı yapıları ve kurumları, özellikle zayıf ve güçsüz olanları ya benzeştiriyor ya da etkisiz bırakıyor.

Karşıtlıklar üzerinden kurulan yakınlığı eksen alan birliklerin yararı, ancak tarafların hedefler, amaçlar, planlar ve programlar konusundaki paralelliklerine ve tutarlı tavırlarına bağlılık kadardır. İttifaklar ya da güç birlikleri, çoğu zaman bir karşı cepheye, rakip yapıya, partiye, bloğa karşı ortaya çıkar. Karşı taraf bir araya gelenlerin motivasyon (isteklendirme) nedenidir. Bu, Ortadoğu'ya özgü, küresel iktidarın öznesi olma yoluna sistematik biçimde taşlar ören düşmanımın düşmanı dostumdur safsatasının tabii sunucudur. Anılan yanılsama nedeniyle bütün iş birlikleri, kadük (değerini yitirmiş), başarısız ve eklektik kalıyor. Birlik anlamı ister ittifak ister güç birliği olsun, tarafların keyfiyetine ve niyetlerine göre tesis edildiğinde, idealize edilen çaba da, teorik ve pratik yorum da sorunlu bir alan oluşturmaktadır. Farklı olana duyulan saygının yanı sıra anlam, manalandırma ve tesis etme sağlıklı çıkarımlara dayanmalıdır. Süreklilik ayrıca ele alınması gereken bir başlıktır. Umberto Eco, yorum ve aşırı yorum eserinde, bu konuya dair çok önemli bir belirleme yapar. “Yazar karşısındakine tamamlanacak bir yapıt sunar. Yapıtın tam olarak nasıl tamamlanacağına dair bir fikri yoktur ama bir kez tamamlandığında yapıtın yine de başka bir yapıt değil, kendi yapıtı olacağını ve bir başkası tarafından onun öngöremeyeceği bir biçimde yapılandırılmış olsa bile yorum diyalogu sonunda somut olarak ortaya çıkan kendi biçimi olacağını bilir. Çünkü gelişimin doğal gereklerini belirli bir mantık çerçevesinde yapılandıran, yönlendiren ve ortaya koyan ve olasılıkları öneren aslında yazarın/ sanatçının kendisidir.” Burada yazar ve yazı arasındaki ilişki gibi, ittifakın içeriği, anlamı ve biçimiyle ittifakın tarafları arasında doğrudan bir ilişki ve benzerlik gözleniyor.  Bu doğrudan ilişki ve benzerlik; yorum, aşırı yorum ve ittifak, aşırı ittifak kavramı arasında da var.

Günümüzde bölgesel özellik taşıyan hatta iktidar ve bölgesel iktisat konusu olan hemen hemen her şey küreseldir. Ayrıca küresel sorunlara yerel ve bölgesel çözümler getirilemeyeceği neredeyse genel kabul gören bir kuraldır. Güç birlikleri ve ittifaklar, yerel ve bölgesel olmalarına rağmen; evrensel gelişmelerin, referansların ve evrensel değerlerin güçlü baskısı altındadır. Bir ucunda iddialı ve dikey siyaset olan hiçbir aksiyon, yerelliğin ve bölgeselliğin dar kalıplarında boğulmamalıdır. Her iki alan da yalnızlığa terkedilmemelidir.

Bölüm başlığına ilişkin son söz yerine, kuvvetle inanmalıyız ki siyaset yapmanın en etkili ve en iyi araçları ittifaklar ve güç birlikleri değildir.  Deneyimler göstermiştir ki politika yapmanın bunlardan daha iyi araçları vardır.

(*) Bu yazı politik yapıların birliği ve ittifakı konulu uzun bir makalenin bölümlerinden biridir.